Toplumsal Cinsiyet, bazılarının sadece bronz madalya için mücadele edebileceği bir yarışır.
– Sapiens-Yuval Noah Harari
Kültür, doğduğum evin de mimarı oluyor. Yalnızca eylem ve düşünce ile değil, görsellikle de beni etkilemeyi çok iyi biliyor. Kalıplaşmış sözleri sürekli hatırlatmam gerek. Çünkü onlar hiç unutturmadılar varlıklarını. Her eylemde, her başarım ya da zorlukta yüze vurulan bir hal aldı. O kalıplar öyle özene bezene işlenmiş ki, göze sokmadan içimize işlediler. Artık seve seve sökme zamanı.
En büyük hatalar ve yasadışı eylemlerin, hemen hemen daima kayırma, görmezden gelme gibi olumsuz tavizlerle doğuyor. Görmezden gelen de görmezden gelinen de hallerinden o kadar memnun hareket edebiliyor ki, sorun ve hatalar fark edilemiyor. Bu noktada kültürün cinsiyetler üzerindeki en büyük kayırmalarından, aynı zamanda da zincire vurmalarından birisi “Bir evin bir oğlu.”. Kalıba aşağıda değineceğim ama; bu kalıplar bizi üçüncü dünya insanı seviyesine çekebiliyor.
Özgürlüklerin sınırlarını belirleyen toplum yönetimi ve kültürel ögeler, eşitlikçi düşünce ve fikirlerin üzerinde çok durmayabiliyor. Yasalar ile düzen kuruşunu oluştururken, manevi ögeler ve karakter gelişimini dinler ve öğretileri le üzerine kuruyorlar. Bu kavramların dışında yetişemedi bekleniyor nesillerin. O öğrettiler de her coğrafyada farklılık göstererek evrensel bir dil oluşmasını engelliyor. Elbette her kültürün harmanı ile var olan ve zenginleşen bir dünyadayız. Burada, öğretilen eşitlik değil eşitsizlik olduğu sürece sorunlar devam edecek ve zenginlik yavan bir hal alacak.
Özgürlüğü ve görmezden gelmesinin üzerinde çok durmayacağım aslında. Bence en önemli sorun olan zincirlerine değineceğim. Özgürlük kavramı ile gelen ger şeye karışma ve her kavramın üzerinde hakim olma çabasını doğuruyor. Bireyin kendine değil kavrama saygısı, kavram için çabası oluşmaya başlıyor. Bu söz ile gelen “Güç” kavramı da bireyin kendini ortaya koyma ve karşı cins üzerinde baskın olma çabasını doğuruyor. Bu durum kolay kolay aşılamayacağı gibi; farkına varılıncaya dek bu düşüncede yeni bireylerin de yetişmesine sebebiyet verebilir.
Kavram o kadar özgür görünüyor ki, bireyin üzerinde yarattığı baskı, “erkeklik” kavramını gösterme gerekliliğini bireye zorlaması görmezden gelinebiliyor.
Çocuk olmuyor hiçbir birey aslında, her yaşta olgun konuşulması gerekiyor.
Özgürlüğün vurduğu kilitler bazen ömür boyu esir kılabilir bizleri. Anahtar ancak düşünmek ile mümkün.
M.A.
Leave a Reply